Orta Türkçe döneminin batı kolundaki Türk yazı dilinin öncülüğünü Oğuzlar yapmıştır.
Daha önce 11. yüzyılın Orta Asyadaki Türk kavimleri için bir göç devri olduğunu ifade
etmiştik. Batıya doğru Orta Asyanın içlerinden hareket eden bir başka büyük Türk boyu da
Oğuzlar olmuştur. Horosan ve İran’dan batıya doğru uzanarak 13. yüzyılda Azerbaycan,
Anadolu ve Irak bölgesinde Oğuz Türkçesi temelinde oluşturulan Eski Anadolu Türkçesi,
Orta Türkçe dönemi içinde Batı Türk yazı dili alanının temsilcisi olmuştur.
Bugünkü Türkiye Türkçesinin yazılı tarihî gelişimini Anadolu’da 13. yüzyıldan itibaren
başlatabiliriz. Eski Anadolu Türkçesi veya eski Oğuz Türkçesi olarak adlandırabileceğimiz bu
tarihî devre 13 ve 15. yüzyıllar arasında Anadolu’da yerleşen Oğuz Türklerinin kendi
lehçeleri temelinde kurdukları yazı dilidir. Tarihî Türk dilinin batı kolunu oluşturan bu sahada
Oğuz Türkleri 11. yüzyıldan itibaren varlık göstermeye başlamış olmalarına rağmen
11.yüzyıldan 13. yüzyıla kadar olan Oğuz Türkçesinin gelişimi, yazı dili durumuyla ilgili
bilgilerimiz, bu döneme ait fazla yazılı kaynak, edebi eser günümüze ulaşmadığı için
yetersizdir. Ayrıca 11.-13 yüzyıl Oğuz Türkçesinin kendi özel lehçe yapısına dayalı tam bir
biçimlenmeye giremediği için Karahanlı yazı dili geleneğinden büsbütün ayrılmadığı
görülmektedir. Bu nedenle bu devirden kaldığı düşünülen birkaç edebî eserde Karahanlı ve
Oğuz yazı dili özellikleri karışık olarak bulunmakta ve eserlerin dili karma özellik
göstermektedir.
Genel çizgileriyle Selçuklu Devletinin yıkılışından Osmanlı Devletinin imparatorluk
temelleri atışına kadar geçen dönemi kapsayan 13-15. yüzyılardaki Oğuz Türkçesi temelinde
Batı Türk yazı dili, Doğu Türk yazı dilinden ayrı müstakil bir gelişme seyri göstermiştir.
Anadolu bölgesinin geçirdiği siyasi ve sosyal gelişmelere paralel olarak Eski Anadolu
Türkçesi kendi içinde üç alt bölüme ayrılır.
1. Selçuklu Dönemi Türkçesi (11-13.yy)
2. Beylikler Dönemi Türkçesi (14.-15yy)
3. Osmanlı Türkçesine Geçiş Dönemi (15.yy ortaları)
12
Osmanlı Devletinin, Fatih Sultan Mehmed’in 1453’te İstanbul’u fethiyle başlayan
İmparatorluk çağına geçişiyle birlikte Türk yazı dili de farklı bir gelişme boyutuna girmiştir.
Bu dönemde oluşmaya başlayan yazı dilinin Eski Anadolu Türkçesinden en önemli farkı,
dildeki Arapça ve Farsça unsurların gerek söz varlığı, gerekse sentaktik yapılar bakımından
son derece yoğun olarak sarılmış olmasıdır. Devletin yükseliş döneminde Osmanlıca veya
Osmanlı Türkçesi yerel bir konuşma dilinden, çeşitli ağızları konuşanlar arasında bir iletişim
aracı olma durumuna gelişti. İmparatorluğun çok geniş alanları içinde milletler üstü geçerlilik
kazandı ve bir prestij dili olarak Arapça ve Farsçadan da birçok unsuru alarak standart bir dil
durumuna geldi. 20. yüzyıl başında ise yerine yeni bir yazı diline, Türkiye Türkçesine bıraktı.
Çağatay Türkçesi dönemi (15.yy-19.yy sonu)
Orta Türkçenin son dönemini temsil eden Çağatay Türkçesi ise 15. yüzyıldan 20. yüzyıl
başlarına kadar devam eden yazı dili dönemidir. Çağatay edebî dili bir yandan Hakaniye
(Karahanlı), diğer yanda da Harezm Türkçesi tesiri altında Çağatay ulusundan meydana gelen
yazı dilidir. Bu terim geniş manasıyla Moğol istilasından sonra Orta Asya’da meydana gelmiş
Türk edebiyatı, dar anlamıyla Timürlüler (1405-1502) devrinde meydana getirilen dil ve
edebiyatı karşılamıştır. Klâsik şeklini Nevayinin eserlerinde bulan Çağataycanın itibarı ve
ağırlığı son derece büyük olmuş, bir devlet dili, yazı dili olarak 20. yüzyılın başına kadar
Oğuzlar dışındaki Türk boyları ve onların kurdukları devletlerde kullanılmıştır. Çağatayca
Rus ve Sovyet politikasının doğal bir gereği ve sonucu olarak, var olan ağızların ve lehçelerin
yazı diline dönüştürülmesi ile, yerini Modern Özbekçeye ve Yeni Uygurcaya bırakarak tarih
sahnesinden çekilmiştir.
Çağataycanın tarihî dönemlerini aşağıdaki gibi tasnif edebiliriz
8
:
1. Erken (İlk Çağatayca) veya Nevayî Öncesi devir (15. yy’ın ilk yarısı)
Bu dönem Harezm Türkçesi ile Çağatay Türkçesi arasında geçiş özelliği taşımaktadır. Klâsik
şeklini Nevayî ile bulan Çağatayca ile yazılmış eserlerde Nevayî’nin ilk Divan’ına kadar
(1495) gittikçe azalan derecede Harezm Türkçesi özellikleri yer almaktadır.
1) Klâsik Çağatayca Devri (15. yüzyılın ikinci ve 16. yüzyılın ilk yarısı)
1469-1506 yılları arasında hüküm süren, Herat’ı siyasî merkez olması yanında devrin sanat ve
kültür merkezi hâline getiren Hüseyin Baykara ile onun himayesinde bulunan Ali Şir
Nevayî’nin başlattıkları dönemdir. 1507’de Özbeklere karşı yapılan savaşta ölen Baykara’dan
sonra Klâsik Çağatay edebiyatı Şeybanîler tarafından Orta Asya’da, Babür ile de Hindistan’da
olmak üzere iki bölgede devam etmiştir. Ali Şir Nevayi’ye kadar Çağatay Türk edebiyatı
Altın Orda-Harezm lehçeleriyle karışık, dil bakımından istikrarsız bir durumda idi.
Nevayi’nin büyük dehası bu karışık edebî dili; büyük ve geniş sahalara yayılmış olan Türk
boylarının Özbekler, Kazak, Kırgızların, Uygurların, İdil-Ural Türklerinin müşterek tek edebî
dili hâline getirdi. 19. yüzyıl ortalarına kadar bu durum devam etti.
8 Geniş bilgi için bkz. Janos Eckmann, Harezm, Kıpçak ve Çağatay Türkçesi üzeri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder