17 Mayıs 2016 Salı

Tarihî Kıpçak Türkçesi (13.-16.yy)


 Öte taraftan büyük Türk boylarından biri olan Kıpçaklar da batıya olan ilerlemelerinde, çeşitli Türk devletleri içinde varlıklarını hissettirerek Kıpçakçayı bir yazı dili, edebî dil hâline getirmişlerdir. Kıpçakların yayılma alanlarına baktığımızda, 10.-11. yüzyılda Kıpçak (Kuman) Türkleri, sınırları doğuda İrtiş ırmağından başlayarak Batı Sibirya’yı, Karadenizin kuzey bozkırlarını içine alan ve güneyde Kırım’dan Kuzey Kafkasya’daki Kuban ve Terek ırmaklarına kadar, kuzeyde Orta İdil sahasına kadar uzanan alanlarda yaşamakta idiler. Bununla birlikte tarih boyunca çeşitli sebeplere bağlı olarak birçok Türk ve yabancı kavimlerle ilişkileri olan Kıpçak Türkleri yerleştikleri sahalardaki etnik unsurlarla karışarak kolonize bir toplum olarak varlıklarını daima sürdürmüşlerdir. 13. yüzyıl başlarında cereyan eden ve tüm dünyayı etkisi altında bırakan Moğol istilâsı, Orta Asya’da, Kuman-Kıpçak Türklerinin yaşadığı sahalarda hem siyasî hem de coğrafî bakımdan büyük değişikliklere sebep olmuştur. Batu Han’ın kumandasındaki Moğol ordusu, 1237’de İdil Bulgarlarının üzerine yürümüş ve bunun sonucunda İdil-Bulgar ülkesi büyük ölçüde yıkıma uğramıştı. Bu güzergâhta yapılan seferlerde birçok Kuman-Kıpçak Türkü de Moğol ordusunun önüne katılmış, yerlerinden, yurtlarından edilmişti. Başka bir taraftan da Moğolların İdil bölgesine yaptıkları akınlarda önlerine kattıkları pekçok Kıpçak-Kuman Türkünün Orta İdil’e Bulgar topraklarına kadar geldikleri ve buradaki 4 Geniş bilgi için bkz. A. Melek Özyetgin, Ebû Hayyan, Kirâbu’l-İdrâk li Lisâni’l-Etrak, Fiil: Tarihî- Karşılaştırmalı Bir Gramer ve Sözlük Denemesi, Köksav: Tengrim Türklük Bilgisi Araştırmaları Dizisi:3, Ankara 2001, 21-37. 8 İdil-Bulgar halkı ile kaynaşarak, bu sahanın bütünüyle Kıpçaklaşmasında büyük rol oynadıkları görülmektedir. Ayrıca, bu sahada Bulgar Türkçesine karşılık Kıpçak Türkçesinin nüfuz kazandığı ve yaygınlaştığı görülür. Kıpçak Türklerinin gittikleri yerlerde oynadıkları kolonizatörlük rolü ve bulundukları sahaların Türkleşme sürecine olan katkılarını başka bir sahada, Kafkasya’da da görmek mümkündür. Moğol akınlarından sonra bir kısım Kıpçak Türkü Kuban boylarından ve Kafkas dağları eteklerinden Dağıstan’a kadar gitmişlerdir. Buradaki Türk zümrelerinin sayısını çoğaltmış ve bölgenin Türkleşme sürecini hızlandırmışlardır.




Dünyanın dört bir tarafına doğru olan bu mecburî göçlerin bir kısmı da batıda Macaristan ve Balkanlara doğru olmuştur. Bugün Avrupa’da ve Kafkaslarda bulunan Kıpçak varlığı, bu tarihî ve siyasî nedenlere bağlı gelişmelerin sonucudur. Göç eden Kıpçak Türklerinin dışında Deşt-i Kıpçak’ta kalan bir kısım Kıpçak Türkünün Moğolların hakimiyeti altına girdikleri görülür. 1240’lı yıllarda Batu Han komutasındaki Moğollar, tüm Deşt-i Kıpçak alanını ve Kırım yarımadasını ele geçirmiş ve burada yeni bir devlet düzeni tesis etmeye çalışmışlardı. Her ne kadar Kıpçak Türkleri Moğolların kurduğu devletler içinde onların egemenliği altında yaşamışlarsa da Moğolları hem kültür hem de dil bakımından etkilemişler ve tarihî seyir içinde bakıldığında oldukça kısa sayılabilecek bir süre içinde Moğolların Türkleşmesinde büyük rol oynamış ve onların kurdukları devlette hakim güç olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bilindiği gibi Çingiz Han döneminden itibaren, TürkMoğol devlet geleneğinin oluşumunda köklü bir kültüre ve medeniyete sahip Türklerin önemli katkıları olmuştur5 . 1241 yılında kesin olarak Deşt-i Kıpçak sahasında kurulmuş olan Altın Orda devleti içinde Kıpçak Türkleri hakim güç olan Moğolların, siyasî, sosyal ve kültürel hayatları üzerinde oldukça kuvvetli tesirleri olmuş, bu sahada Moğolların Türkleşmesinde önemli rol oynamışlardır. Özellikle Altın Orda hanlarından Berke Han’ın İslâmiyeti kabulünden sonra bu Türkleşme süreci hızlanmış ve Altın Orda devleti bir Türk-İslam devleti halini almıştır. Berke Han zamanında devletin, Büyük Cengiz birliğinden ayrılarak müstakil bir şekilde dünya tarihinde yerini almasından sonra Altın Orda devleti başarılı, parlak ve medenî bir gelişme süreci içine girmiş ve bünyesine zengin Kıpçak unsurunu da katarak devrinde dünyanın en güçlü devletlerinden biri olmuştur. 13. ve 14. yüzyıllar, Altın Orda’nın en parlak devirleri olmuştur. Türk kültürünün en önemli merkezlerinden biri olan Harezm’in de siyasî olarak Altın Ordu’ya bağlanmasından sonra Altın Ordu Devletinin dili, kültürü daha da zenginleşmiş; tarih sahnesinde Kıpçak Türklerinin medeniyetlerini gösterdikleri, varlıklarını sürdürdükleri yer Harezm ve Altın Ordu sahası olmuştur. Harezm sahasında gelişen Türk dili 5 Geniş bilgi için bkz. A. Melek Özyetgin, “Altın Orda Devlet Geleneğinde Uygur İzleri”, Altın Orda ve Varisleri İkinci Uluslar arası Konferansı (22-24 Nisan 2005), (Düz.) Ayaz-Tahir Türkistan İdil-Ural Vakfı, İstanbul (Basılmamış bildiri). 9 ve kültürü, Altın Ordu’da 14. yüzyıldan sonra hızla gelişmeye başlayan Altın Ordu-Kıpçak edebî diline nüfuz etmiştir 6 . Kıpçakların bahsettiğimiz bu geniş sahalara yayılmaları, tarihî Kıpçak Türkçesinin birden çok kolda, birbirinden nisbeten uzak coğrafyalarda, farklı dil ve kültür çevrelerinde gelişmesine neden olmuştur. Tarihî Kıpçak Türkçesi 13-16. yüzyıllar arasında güney Rusya steplerinde ve Mısır-Suriye olarak sınırlarını çizebileceğimiz Ön Asya’da, yani Mısır-Suriye bölgesinde konuşulan ve yazılan bir yazı dili olmuştur. Bu muhitlerin başında Deşt-i Kıpçak olarak adlandırılan coğrafyada Altın Ordu devleti etrafında şekillenen Kıpçak Türk yazı dili gelmektedir.


Buradaki yazı dili geleneğine, Kıpçaklarla kavim adı olarak tarihte birlikte anılan Kumanlar ve onların konuştukları Kuman Türkçesini de dâhil ediyoruz. Tarihte Kıpçak-Kuman adları uzunca bir süre yan yana geçmiştir. Aslında bu kavmî birlik iki ayrı kavmin sonradan birleşerek oluşturduğu bir birliktir. Kıpçakların yaşadıkları alanlarda bir araya gelen bu iki kavim kaynaşmış ve ortak diyebileceğimiz bir yazı dilini paylaşmışlardır. Öte yandan Kuman-Kıpçak Türkçesine ait de bugün elimizde son derece az belge vardır. Kıpçak sahasında Kumancayı karakterize eden en önemli eser bir tür sözlük olan Codex Cumanicus’tur (Kumanca El yazması). Altın Ordu çevresinde, Harezm yazı dili geleneğinin tesiriyle, Kıpçak lehçesi temelinde şekillenen yazı dilinde verilmiş, günümüze kadar gelen birkaç önemli edebî eser mevcuttur. Yine Kıpçak özellikli bir yazı diliyle kaleme alınmış o devre ait resmî devlet belgeleri, diplomatik mektuplar, fermanlar olan yarlık ve bitikler vardır. Genel olarak bakıldığında bu dönemden bize kalan eser sayısı son derece azdır. Bu sebeple tüm bu belgelerin devrin Kıpçak Türkçesi hakkında bize bilgi vermesi dolayısıyla önemi büyüktür. Altın Orda Hanlığının yıkılmasının ardından kurulan Kazan, Kırım, Astrahan, Kasım hanlıkları Altın Orda devlet geleneğini sürdürmüşlerdir. Özellikle Kazan ve Kırım Hanlıkllarında Altın Orda-Kıpçak yazı dili bir süre devam etmiş, ancak 1475’te Kırım’ın Osmanlılara ilhakı, 1552’de Kazan’ın Ruslar tarafından işgali ile, Tarihî Kıpçak Türk yazı dilinin gelişme süreci bu coğrafyada son bulmuştur. Kıpçak Türkçesinin Ön Asya’daki bir diğer kolunu, yine Altın Ordu geleneğine bağlı Memluk-Kıpçak Türkçesi oluşturmaktadır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder